BRANDDAY

Tarafsız, yorum-haber ve analiz.

Resim sanatına iki farklı bakış: Batı ve Doğu

5 dakika okuma süresi

Lizbon’da, Erasmus sırasında katıldığım bir derste hoca hepimizin kendi ülkesinden ressamları araştırarak bir sunum yapmamızı istemişti. İşte o zaman Louvre Müzesi’nde de yer alan tablosu ile o dönemde Paris Güzel Sanatlar Akademisinde eğitim almış olan ve Batılı tarzda resim sanatına en yakın eserleri olan Osman Hamdi Bey aklıma gelmişti, onu anlatmak istemiştim. Fakat daha sonra gruptaki farklı birinin çoktan bu ressamı aldığını duyunca epey üzülmüş, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi ressamlarını araştırmaya başlamıştım. İnsanı doğada farklı konumlandırışı ile Şeker Ahmet Paşa oldukça dikkatimi çekmişti ve onun yaşadığı dönemi, o dönemdeki sanat anlayışlarını araştırmaya başladığımda, bu ressamın “Ormandaki Oduncu” isimli tablosunun başka bir sanat yorumcusu olan Jhon Berger’in de dikkatini çektiğini görmüştüm. Berger’in yazdığı eleştiri yazısı ile Şeker Ahmet Paşa’nın tablolarına olan ilgim iyice artmıştı. Türkiye’ye döndüğümde, İstanbul’a gider gitmez yaptığım ilk şey Beşiktaş’taki Resim Müzesini ziyaret etmek ve Şeker Ahmet Paşa’nın tablolarını yerinde görmek oldu.

Barbizon okulunun Şeker Ahmet Paşa üzerindeki etkisi

Osmanlı’nın son dönemlerinde padişahlar saray ressamlarını Batılı resim tekniklerini öğrenmeleri için Paris’teki sanat okullarına yollamışlardır. Osmanlı minyatür sanatında perspektifin yer almaması ile Batılı resim geleneğinden farklılaşmaktadır. Osman Hamdi Bey ve Şeker Ahmet Paşa’da resim sanatını öğrenmek için Paris’e giden sanatçılardandır. Şeker Ahmet Paşa o dönemde Paris Güzel Sanatlar Akademiside Jean-Léon Gérome’un atölyesinde eğitim almış ve Barbizon Okulunun romantik doğa betimlerinden etkilenerek tablolarında doğa konularına yer vermiştir.[1] Paşanın tablolarındaki üslubu Narcisse Virgilio Díaz’in doğa betimlemelerini anımsatmaktadır.

Ormandaki Oduncu

Şeker Ahmet Paşa’nın Ormandaki oduncu isimli tablosu Jhon Berger’in oldukça dikkatini çekmiş ve tabloyu şu şekilde yorumlamıştır; Berger’in ‘’çift görüş’’ olarak adlandırdığı Ormandaki Oduncu’ya ve ormana, oduncunun gözünden bakabilmemizi sağlayan Şeker Ahmet’in üslubu, aynı zamanda ormanın üstünden uçan bir kuşun gözünden şimdiki teknoloji ile bir drone’nun gözünden ormancıyı görmemiz, adeta oduncunun orman tarafından yutulduğunu bize hissettirmektedir. Bu anlamıyla Berger, Şeker Ahmet’in izleyiciye onun gözünden ormanda olmanın deneyimini hissettirdiğini, tablonun bu anlamıyla döneminin Avrupalı manzara resim geleneğinden farklılaştığını belirtmektedir. [2]

Şeker Ahmet Paşa’nın ormanı ufuk çizgisi olmayan bir ortam olarak yansıtması izleyicinin derinlik algısını etkileyerek, izleyiciye gerçekliğin kırıldığı bir fantezi deneyimi yaşatmaktadır.[3] Perspektifin kayboluşu zaman ve mekân algımızı etkileyerek bizi farklı bir gerçekliğe davet etmektedir. Şeker Ahmet Paşa’nın tablosunda resmettiği mekân olan doğayı ve insanı onun içinde konumlandırması ile batılı manzara resim dilinden oldukça farklılaşmaktadır.

Avrupalı ressamların tablolarında doğayla insanın ilişkisini ona hükmeden ve insanı tablonun merkezine koyan doğanın ise arka plan olduğu tablolar yapılmıştır. Doğa çoğunlukla önemli olaylara sahne olan bir mekân olarak resmedilmiştir.[4] Örneğin, Manet’in Barbizon Okulunun resim geleneğini anımsatan “Kırda Öğle Yemeği Tablosu“, açıkça insanı tablonun en dikkat çekici öznesi yapmaktadır. Orman ise sadece bir arka plan olarak kalmakta, insan ile ilişkisine değinilmemektedir. Batı resminde orman genellikle gerçekleşen önemli olaylara sahne olacak şekilde arka planda resmedilmekte, çoğu zaman başlıca tablonun bir öğesi olarak konumlandırılmamaktadır. O dönemde resim sanatında, insanın doğa ile olan ilişkisi ön planda tutulmamıştır. Barbizon Okulu öncesinde de romantik akımın etkisi ile resmedilen ‘’Bulutların Üzerinde Yolculuk’’ isimli tabloda olduğu gibi, insanın doğayla ilişkisi ona hükmeden algıyla resmedilmiştir. Ormandaki oduncu tablosunda ise ormanın gücü ön plana çıkmakta, tablodaki vurgu bu düşünceye dayanmaktadır.

İki farklı gelenek: Batı ve Doğu

Şeker Ahmet Paşa Paris’te öğrendiği resim dili doğa ile arasına mesafe koymaktı fakat bu tabloda ormanın kontrolü ele alışı, Türk resim geleneği ve Batılı resim geleneği arasındaki kopukluğa neden olmuştur. Bu tutarsızlığın kasıtlı olarak yaratılıp yaratılmadığı belirsiz olsa da Ressam iki farklı bakış açısını bu tablosunda bir araya getirmiştir.

Şeker Ahmet Paşa’nın Paris’te bulunduğu dönemde izlenimcilik akımı ortaya çıksa da ressam bu akımdan etkilenmemiştir. İzlenimcilik akımı ile Batı resim sanatında doğaya ve resim tekniklerine olan bakış değişmiştir.

Doğulu sanat kavrayışı akılla değil duygu iledir, tinsel kaynaklıdır. O dönemde Batılıların sanatı kavrayışlarında daha realist bir bakış açısı vardır. Aslında batıda doğulu bakışı merak etmektedir. Batıda oryantalist ressamların olmasının sebebi de aslında Doğulu kültürüne duyulan merak ve fantezidir. Bir anlamda da bilinmeyene duyulan sevgi ve tutkudur. Doğunun batıyı idealleştirmesi gibi aslında onlarda Doğu yaşantısını ve kültürünü gizemli ve mistik bulmaktadırlar. Edward Said, Batı’nın Doğu’ya görüşünü anlattığı kitabında, Batılılar aslında hiçbir zaman Doğu’yu anlayamaz demişti, Batılılar Doğu’yu ancak ön yargıları ve fantezileri ile kavramaktadırlar. Çünkü Batılılar Batılı, Doğulular ise doğuludur ama bana öyle geliyor ki yeterince kendi kültürün dışındaki bir kültürün içinde yaşamak, onu anlamaya en yakın olduğumuz zamandır.

KAYNAKÇA


[1] Deniz ÇALIŞIR , Semra ÖGEL – Osmanlı resminde mimesis: Şeker Ahmed Paşa’nın resimleri bağlamında bir değerlendirme

[2] Selected Essays of John Berger- edited by Geoff Dyer

[3] Mobility and Fantasy in Visual Culture

[4] Selected Essays of John Berger- edited by Geoff Dyer

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir