Bİ UZAYIN…
4 dakika okuma süresi
Güzel ülkemin aksiyonlu gündeminde bizlere finansal piyasayı değerlendirme fırsatı kalmıyor. Kamuoyuna atılan yeni çerezlik konular o kadar matrak ki işitince küçük dilimi yutacak gibi oluyorum.
Yok, o kadar da değildir dedim. Siz de duymadıysanız sıkı durun!
Milli uzay programı açıklandı. Uzaya gidiyoruz.
Evet yanlış duymadınız hem de aya ayak basacağız.
Artık uzay korksun…
Çarpık yapılaşma, trafik sorunu bir dolu olumsuzluklarımızı insanoğlu uzaya taşırsa vah ki vay haline uzayın…
Gelelim sadede
Haçlı orduları toparlanırken; savaşçıları yeni ganimetler yeni topraklar vaat edilmiş idi. İnsanoğlu keşfedilmemiş dış mekânların efendisi olmayı onların gizemiyle büyülenip hayal kurmaya programlanmıştır. Lider Erdoğan da bil fiil içinde oldukları mekanların ötesinde vaatlerle z kuşağına Şam, Libya, Somali gibi cazibe merkezleri ! yeterli olmamış ki uzaya fethe karar veriyor. 50 sene önceki gençlerin hayali Ayasofya iken şimdiki neslin o taraklarda bezi yok biliyor ki böyle bir girişim başlatıyor.
İnsanların, kendilerine hiçbir şey getirmeyecekleri Kanal-İstanbul üzerinden
Belki de hiç geçmeyecekleri köprüler
Hiç kullanmayacakları büyük havaalanları
Faturalara hiç yansımayacak doğalgaz keşifleri
Ve de nihayet uzay yolu programlarıyla mest olmaları ne kadar ilginç değil mi?
Peki bu mümkün mü?
Önceliklerimiz içinde mi uzaya gitmek
Ülke olarak bir birlik içinde buna hazır mıyız?
Ayın 15’ini göremiyor iken aya gitmek de ne oluyor?
Tolstoy hükümetlerin yaptığı işlerin halk tarafından yapıldığını söyler, yani her hükümet halkının genel yapısını temsil eder. Tolstoy’a göre hükümet, halkı kendi istediği gibi şekillendirmez. Halk hükümeti kendi istediği gibi şekillendirir. Mesela Hitler 6.5 milyon Yahudi’nin ölümüne sebep olmadı, Alman halkının genel düşünce yapısı 6.5 milyon Yahudi’nin ölümüne sebep oldu. Yani bütün hepsi Hitler’in marifetidir diyemeyiz.
Buradan yola çıkarak;
Vatandaş açlıktan ayakkabısını kemiriyorken,
İktidar hırsları için on yıllara yayılmış projelerin hiç ediliyorken,
Liyakatin terk edilmesi, bilim insanlarının küstürülmesi, ülkenin en çalışkan öğrencilerinin terörist ilan edilip dışlanması söz konusu iken,
Pandemi yasaklarında batan esnaflar, psikolojisi bozulan çalışanlar/öğrenciler/vatandaşlar varken,
Yarın akşam eve sorunsuz gelelim ve ertesi gün iş yerimizi sorunsuz açabilecek miyiz diye düşünen bir toplum oluşmuşken,
Martta okullar başlayacak mı, sokağa çıkabilecek miyiz, maaşım masrafıma yetebilecek mi, emekli ikramiyemle en azından bir araba alabilecek miyim, tuttuğum takım hilesiz hurdasız bir ligde lider olabilecek mi, evlatlarım arkadaşlarım kardeşim dostlarım bir karşı cins ya da hemcinsi tarafından öldürülecek mi diye düşünen vatandaşların olduğu bir ülkede uzay macerası bana biraz uçuk bir hayal gibi geliyor…
Bize bahşedilen bu verimli toprakların hakkını verip üretim yapamıyor iken; üç taraftan çevrili olduğumuz denizlerimizde denizcilik ile ilgili bir nebze ilerleme kaydedemiyorken ay görevi az bir beklesin. Biz karadaki sorunlarımızı çözelim sonra hep birlikte uçarız. Yerli, milli her şeyi sonuna kadar destekleriz. Ancak artık makro hayaller hedefler yerine mikro hedefler ve isteklere kulak kabartmanın vatandaşın sorunlarını çözmenin zamanı gelmedi mi?
Yapabiliriz…
1890’larda ortaya çıkmış içten yanmalı motoru yapamayan iktidar; gelmiş hibrit roket yapacağım diyor… İstesek her şeyi başarabiliriz. Genç beyinler; bazı gözbebeği kurumlar Türkiye’de çok güzel şeyler yapıyor zaten. Onları rahat bırakalım, ayrıştırmayalım, arkasında duralım yeter…
Algı dünyası
Her şey algı zaten artık. Uzaya çıkmışsın çıkamamışsın bir önemi yok.
Vatandaşımız da; yerli jetimizin göklerde olduğunu, sekiz saat şarjla çalışan elektrikli traktörümüzün tarlalarda kullanıldığını ve yeni keşfettiğimiz doğalgazın gelirinin hazineye aktığını zannediyor.
Biz gerçek dünya ile hayalleri karıştıran Erol Taş’ı, rol icabı kötü adam olduğundan mütevelli döven; aynı zamanda başına çuval geçirilen askerlerimizin öcünü kurtlar vadisi dizisinde aynısını Amerikan askerlerime yapıp içini ferahlatan bir milletiz.
Caprıcorn One 1977 yapımı klasik bir bilimkurgu filmi var. NASA bir Mars yolculuğu planlar, aksilikler bu yolculuğun iptal olmasına neden olur. İtibar zedelenmesini önlemek için NASA stüdyo ortamında bu seyahat gerçekleşmiş gibi insanları inandırmaya çalışır ve bu yutturulur…
Bizim içinde iyi bir fikir gibi duruyor…
Bi Uzayın Macerası 2023…

Brandday.net yazarı / ekonomist