Karadeniz’i bırak, Akdeniz’e bak
4 dakika okuma süresi
Son iki aydır herkesin gözü Karadeniz’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline kenetlenmiş durumda. Bu savaş uzun sürecek. Bu savaşın bölgeye ve uluslararası ilişkilere etkilerini ilerleyen zamanlarda daha iyi göreceğiz.
Kamuoyunun Akdeniz’e ilgisi düşmüş durumda. Akdeniz’de Türkiye’nin KKTC’nin devlet olarak uluslararası alanda tanınması konusunda bütün çalışmalarını şu anda bırakmış durumda. KKTC tanınmadığı için, Güney Kıbrıs tüm Kıbrıs adası için konuşuyor ve yeni işbirliği anlaşmaları yapıyor. Güney Kıbrıs’ın aynı zamanda AB üyesi olması, uluslararası girişimlerini kolaylaştırıyor.
Türkiye’nin Akdeniz’de fazla dostu yok
Suriye ile hala bir barış olmadı, Lübnan’ın iç karışıklıklardan dolayı Türkiye’ye bir yararı olmuyor, İsrail’le ilişkiler düzelmeye başlamışken, şimdi yine Filistin’le çatışmalı bir döneme giriyor. Mısır’la anlaşma olmadı. Tüm bu süreç içinde Türkiye, Libya ile olan ilişkileri üzerinden Akdeniz’de söz sahibi olmak istiyor, fakat muvaffak da pek olamıyor. Önümüzdeki günlerde Yunanistan’ın ve Güney Kıbrıs’ın, Akdeniz’de ciddi bir saldırıya geçmesini bekleyebiliriz. Bu saldırı askeri şekilde olmayacak, fakat politik olarak Türkiye’yi dar boğazlara sokacak.
Bütün bu gelişmeler çerçevesinde, Türkiye’nin KKTC’yi devlet olarak tanınması için çalışmalarını yoğunlaştırmamasını anlamak çok güç. KKTC’yi gözden çıkardık mı? Hiçbir şey yapmamanın sonuçları çok ağır olacak. KKTC hep aklımıza düşen hükümetler ve skandallarla geliyor. Hiç olumlu bir gelişmenin de olmadığını görüyoruz. Kaçak paranın cenneti olan Kıbrıs, bu yönde ilerlemeye devam ediyor. Türkiye ne yapıp edip KKTC’nin tanınması konusunda bir girişim başlatmalı ve atılımlarını ortaya koymalı. Bu konuda Tayyip Erdoğan’a çok işler düşüyor. Lafla torba dolmuyor. Türkiye’nin Kıbrıs’ta etken olması için neler yapılması lazım, bu konuda gündemi belirlemek iktidara düşüyor.
İsrail’le ilişkilerimize daha fazla dikkat etmemiz lazım
İsrail, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’da Doğu Akdeniz’e kıyısı olan bir ülke olarak 1948’de kuruldu ve hakikaten hızla gelişti. Çevresindeki ülkelerle savaştı ve bu savaşlardan daha da güçlenerek çıktı. Türkiye ile ilişkileri bazen iyi olup, bazen de çok kötü oldu. İlişkilerimizin iyi olduğu dönemlerde İsrailli turistler Antalya’daki otelleri doldurur ve KKTC’de kumarlarını oynarlardı. İsrail, Türkiye’ye en fazla turist gönderen ülkeler arasında yer alırdı. Ancak Filistin Meselesi, İsrail’le ilişkilerin kötüleşmesine neden oldu. İsrail son yıllarda Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler içerisine girdi. Filistin’de son yıllarda yaşanan olaylara hiçbir Arap ülkesi sesini çıkarmıyor. Tek ses çıkaran ülke Türkiye oluyor. Türkiye’nin bu Arap’tan çok Arapçılığını anlamakta güçlük çekiyoruz.
Ülkemizin İsrail’le ortak çıkarları var. Doğu Akdeniz’de anlaştığımız takdirde, iki tarafında bölgede egemenliği artacak ve diğer ülkelere karşı avantajlı konuma yükselecekler, fakat bu konuda hep yanlış kararlar alıyoruz. Bir türlü iyi ilişkiler içine girilmiyor. Bunu değiştirmemiz şart. Bunun değişmemesi de biraz Türkiye’den kaynaklanıyor. Türkiye artık Filistin savunuculuğunu diğer ülkelere bırakmalı ve artık biraz kendi çıkarlarına yönelmeli. Aksi takdirde Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs, hegemonya kuracak. Bunu önlememiz lazım. İsrail’le KKTC’nin de yakınlaşması ve Türkiye’ye gelemeyen kumar turistlerinin KKTC’ye gelmesi şart. Bu gelişmeler turizmi canlandırır ve KKTC’nin diğer ülkeler tarafından da tanınmasının önünü açar. KKTC, İsrail ve Türkiye arasında siyasi ilişkiler güçlenir, halklar birbirine karşı önyargılarını atlatır ve barışçıl bir ortak gelecek oluştururlar.

Türkiye-Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı ve Brandday.net Genel Yayın Yönetmeni.