BRANDDAY

Tarafsız, yorum-haber ve analiz.

DEPRESYONDA 6 KARAKTERİSTİK ÖZELLİK

4 dakika okuma süresi

Fotoğraf: Habertürk

İnsanların kendilerinden, özel hayatlarından ve mesleki hayatlarından beklentileri çok yüksek. Kusursuz olma isteği insanları zamanla ruhsal tükenmişliğe itiyor. Durgunluk, hareketsizlik, bilinçdışı tarafından gelen yaşam dürtülerini püskürtme veya hayata karşı umursamaz bir tavır takınarak daha da kuvvetleniyor. Almanya’da Rheingold Enstitüsü’nün yaptığı bir araştırmada depresiflerin neler hissettiklerini, yakınlarının, doktorların ve ilaç endüstrisinin, onlara nasıl yaklaşmaları gerektiği hakkında yaşları 20 ile 60 yaş arasında 40 hastaya sorular sormuşlar. 2 saatlik derin sorgulama yöntemiyle, hastalıklarını nasıl algıladıkları, neler hissettikleri sorulmuş. Ayrıca psikologlar, 22 doktora, 10 eczacıya ve 8 eczacı asistanına, depresiflerle olan karşılaşmalarında hangi konularda zorluk çektikleri, sorulmuş. Çıkan sonuçlarda psikologlar hastaların ne yaşadıkları ve hissettikleri konusunda birçok müşterek noktalar olduğunu, hepsinin içten gelen ruhsal bir mantıkla 6 tipik noktada toplamışlar.

Hayattan ve kendilerinden yüksek beklentileri

Araştırmaya katılanların hepsinin kendilerinden, özel hayatlarından ve mesleki hayatlarından beklentileri çok yüksek. Hayallerindeki yaşam doğrultusunda bütün beklentilerinin hayata geçmesini istiyorlar. Psikologlara göre kusursuz olma isteği bu insanları zamanla ruhsal tükenmişliğe itiyor.

İstekler ve gerçekler birbiriyle buluşmuyor

Hepimiz, isteklerimiz, arzularımız ve hayal ettiklerimizin bazen gerçeklerle uyuşmadığını yaşamışızdır. Depresyon hastalarında ise bu uyuşmazlık, onların dengelerinin tamamen bozulmasına neden olur. Herhangi bir şey yolunda gitmediğinde hiçbir şeyi başaramayacakları hissine kapılırlar. Araştırmaya katılanlardan biri: “Saçma olduğunu bildiğim halde, başka türlü düşünemiyorum” diyerek, içinde bulunduğu çıkmazı çok güzel tarif ediyor. Ciddi bir hastalık veya yakın kaybı da bu insanlar tarafından tahammül edilemez ve aşılamaz bir engel olarak algılanıyor.

Hayatın durması ve günlük  hayattan geri çekilme

Erişilemeyen bir hedefin, isteğin aktif bir şekilde sorgulaması niye gerçekleşmediği hakkında çalışılması (öfkeyi açığa çıkararak, kabul ederek veya kendi hatalarını affederek) yerine, kişiler kendilerini tamamen uygulamaya geçemeyen hareketsizlik haliyle hissediyorlar. Bilim adamlarına göre, onlar için üzülmek ve yas tutmak imkansızdır. Yas tutmak, üzülmek ise vedalaşmak anlamına geliyor. Bu yakınlardan, sevdiklerinden, hep sağlıklı olma hayalinden ve sonuçta kendi yüksek beklentilerimizden vedalaşmak anlamına geliyor. Depresyondaki sonsuz hüzün, üzüntü, tam aksine üzülememenin bir sonucu. Hayatın durma noktasına gelmesi onların bir kat daha acı çekmelerini sağlıyor: Birincisi kendi beklentilerine cevap verememeleri, ikincisi, günlük hayattaki faaliyetlere katılamamaları.

Her şey ya önemli ya da önemsiz

Durgunluk, hareketsizlik, bilinçdışı tarafından gelen yaşam dürtülerini püskürtme veya hayata karşı umursamaz bir tavır takınarak daha da kuvvetleniyor. Günlük hayattaki bütün görevler ve algılar eşitleniyor, kişiler neyin önemli olduğunu, acilen ilk önce hallolması gerektiğini birbirinden ayırt edemiyor, “ya hepsi ya da hiçbiri” mantığı ile hareket ettiklerinden en basit günlük beklentileri bile karşılayamıyorlar. Aynı zamanda hareketsizlik haliyle, her şeyi halletme, herkese hakkını verme konusunda, beklentilerini de devam ettiriyorlar.

Kısır döngüde hapsolma

“Hadi kendini topla kendine gel” yakınların depresyondakilere çok sık söyledikleri cümleler. Çünkü çevre ve yakınları için bu kadar “Kendini bırakmışlık” çoğunlukla anlaşılamıyor.

Halbuki bu durgunluk, hareketsizlik sadece dıştan böyle görünüyor. Depresyondakinin içsel dünyasında düşünce son sürat çalışıyor. Bütün düşünceler tamamen kendi problemleri etrafında dönüyor, başarısızlıklar, mağlubiyetler, inanılmaz bir “Kendine olumsuz yoğunlaşma” yaşanıyor. Kendileri dışındaki gerçekler, dünyadaki sorunlar ve uğraşlar, devre dışı kalıyor, siliniyor. İçsel huzursuzluk uykularını kaçırıyor, devamlı düşündükleri halde bir sonuca varamıyorlar. Sadece kendilerini ve içinde bulundukları acıyı hissediyor ve algılıyorlar.

Depresyonun ayakta tutulması

Kişilerin kalan enerjileri de değişimler yerine, kendi içinde bulunduğu durumun haklılığını ispat etmeye harcanıyor: Örneğin içinde bulunulan şartlardan dolayı zaten hiçbir şeyin değişmeyeceği düşünülüyor. Böylelikle kişiler yardım talebinde bulunana kadar seneler geçiyor. Bu süre zarfında sadece semptomlarını, uyku ilacı veya sakinleştirici alarak veya mesleki veya spordaki yüksek performansları ile aşırı çalışkanlıklarını ön plana çıkararak, içlerinde hissettikleri aşırı huzursuzlukla, mücadele ediyorlar. Bu depresif halde kalma (isteği) bilinç dışı bir yönelim, kendine biçtiği gerçeğe uymayan tabloyu devam ettirmek için “Eğer şartlar uygun olsaydı zaman başarabilirdim…” gibi bahaneler öne sürülüyor

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir