Biden kazanırsa!
4 dakika okuma süresi
Can Baydorol yazdı.
İtiraf ediyorum, bugüne kadar hiçbir ülkenin seçimini bu kadar yakından takip etmemiştim. En fazla seçim öncesi birkaç analiz okur, seçim sonrasında da sonuçlarına bakar, yeni seçilenlerden birkaçının ismini öğrenir, gerisi ile fazla ilgilenmezdim.
Salı gecesinden bu yana bizim evde tek izlenen kanal CNN International. Kanal adeta işi Trump düşmanlığına dayandırmış ana muhalefet yayın organı. Ama bu yazıyı kaleme aldığım Türkiye saati ile 12.00’a kadar (06.11.2020) hala Biden kazanmış demiyorlar. Kazananın Biden olacağı neredeyse aşikâr olduğu halde. Objektif diyemeyeceğim ama etik yayıncılığı özlemişim.
Doğal olarak bunca izlememin esas nedeni Biden’a hayran olmam ya da Trump’ın icraatını desteklemem değil. Esas neden bu seçimin sonuçlarının ülkemize olan olası etkileri konusunda bir iki fikre sahip olabilmek.
Öncelikle ülkemizdeki Trump taraftarlarının ana savına göz atalım. Trump ile Cumhurbaşkanımız Erdoğan arasında sıcak ilişkiler var, o yüzden Trump’ın seçilmesi en azından önümüzdeki 4 yıl boyunca ilişkilerimizin istikrarlı şekilde yürümesini sağlayacaktır.
Bu sava hemen birkaç itirazımı belirteyim.
Trump ve istikrar yan yana getirilemeyecek iki unsur. ABD Başkanı’nın sabah attığı tweet ile akşam attığı birbiriyle uyumsuz ise karşımızda ne yapacağını asla kestiremeyeceğiniz bir lider tipolojisi vardır.
İkinci olarak Trump döneminde PKK/PYD unsurları Amerikan silahları ile donatılmadı mı? Rahip Brunson olayını Türk hukukunu hiçe sayarak yaşamadık mı? O bırakın diplomatik nezaketi kavgada bile söylenmeyecek sözleri barındıran mektubun altındaki imzayı unuttuk mu? Gerekirse Türkiye ekonomisini mahvedeceği tehdidini savuran Trump değil miydi?
Daha da artırılabilecek bu örnekleri alt alta yazınca neden Trump’ı desteklememiz gerektiğini hiçbir Allah’ın kulu bana anlatamaz.
Tabi buna Ortadoğu’yu damadının eliyle daha da içinden çıkılmaz bir bataklık haline getiren İsrail’in başkentini Kudüs’e taşıma eylemini de, içinde yaşadığımız coğrafya bağlamında ekleyebiliriz. Bu durumda bir üzülecek varsa o da herhalde Netanyahu’dur.
Biden bizim için harika bir seçenek mi? Asla…
Her ne kadar kazanacağını hissettiğinde seçim propaganda sürecinde “Demokratların adayı olarak konuştum, seçilince bütün ABD’nin başkanı olacağım” demiş ve Demokratların değil, ABD’nin çıkarlarına hizmet edeceğini satır arasında söylemiş olsa bile, Biden’ın bugüne kadar sergilediği Türkiye karnesi bizim açımızdan çok iç açıcı değil.
Alt alta sıralayalım:
Türkiye-ABD ilişkilerinin bozulmaya başladığı günler Obama iktidarı dönemine rastlıyordu. Biden’da Obama’nın yardımcısı ve Ortadoğu işlerinin kendisinden sorulduğu kıdemli diplomattı.
Demokratların Türkiye’ye bakışı çok açık. Özellikle S400 krizinden sonra CAATSA yaptırımları konusunda en sert tutumun Demokratlar tarafından alındığı aşikâr. Keza Halk Bankası davasının yeniden gündeme getirilip getirilmeyeceği de zaten güçlüklerle boğuşan Türk ekonomisi üstünde bir Demokles’in kılıcı işlevini görebilir.
Yine Biden’ın Doğu Akdeniz meselelerinde Yunan tezlerine yakın olması, son olarak Yunanistan’ı ziyaret ederken Türkiye’yi pas geçmesi sembolik olarak pek hoşumuza gitmese gerek.
Peki biraz iyimser olursak.
Herhalde Biden ile Trump arasındaki en önemli farklılık, birincisinin kurumsal yapının (establishment) adamı olması, ikincisinin ise kurumsal yapıyı hiç takmaması, hatta savaş açması olarak düşünülebilir. Bu anlamda ülkemizde Trump’ı destekleyenler, biraz da bu nedenle ABD Başkanını çok sevmişlerdi. Zira ABD’nin Türkiye politikaları nihai analizde kurumsal yapının ortaya koyduğu politikalardı ve Erdoğan-Trump yakınlaşmasıyla olabilecek en kötü senaryoların önüne geçilebiliyordu.
Ancak liderden lidere yapılan diplomasi ne kadar kalıcı sorusu hep soru işaretlerinin devamına neden oldu. Eğer Biden seçilirse S400 krizi, F35 meselesi ortadan kalkacak mı? Kesinlikle hayır. Ama büyük olasılıkla yeni bir diplomasi anlayışının ülkemizde tesisi gerekecek. Liderden lidere değil, bütün kurumları kapsayan, kurumsal diplomasiye geçişin çok daha istikrarlı bir Türk Amerikan ilişkilerine yol açması beklenebilir.
Trump’ın da, Biden’ın da Ortadoğu’daki ABD askeri varlığını azaltmak için bölgedeki yerel unsurları güçlendirmek, silahlandırmak ve eğitmek konusunda niyetli olduklarını biliyoruz. Ama bu noktada da Biden’ın Trump’dan önemli bir farklılığı var. Trump NATO dahil bütün uluslararası örgütlerdeki Amerikan varlığını azaltmanın peşindeyken, Biden aksine başta NATO olmak üzere bütün uluslararası örgütlerde ABD varlığını artırmanın süper güç olarak devam edebilmenin ön koşulu olarak öngörüyor. Bu durumda en basit soru herhalde NATO’nun ikinci büyük gücü olan Türkiye Biden ve ABD çıkarları açısından göz ardı edilebilir mi? Hatta NATO’nun güç kaybından istifade etmeye çalışan Fransa’nın Doğu Akdeniz politikaları yeni bir yol ayırımına gidebilir mi? Türkiye’ye rağmen Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın şımarık çocuk davranışları devam edebilir mi?
Birileri NATO’dan çıkmak mı diyordu? Hadi canım sen de…
Bekleyip göreceğiz. İnancım 2021 Ocak ayından sonra bölgemizde çok yeni gelişmelere tanık olacağımız doğrultusunda.

Türkiye-Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı ve Brandday.net Genel Yayın Yönetmeni.