İki büyük dünya savaşı sonrasında Avrupa’da “Birliğe” giden yol!
11 dakika okuma süresi
Fotoğraf : Enexpert
İkinci Dünya savaşı sonrası yıkılan Avrupa şehirlerinin yeniden inşa edilmesi, Avrupa’nın ekonomik ve psikolojik olarak büyük bir yıkımdan sonra tekrar ayağa kalkabilmesi demekti. Avrupa ülkelerinin yeniden inşası sadece binaların onarılmasından ibaret olmamalıydı. Sıfırdan ülkelerinin yeniden inşalarına başlayan Avrupa milletleri, artık kendilerini Avrupa olarak tanımlayacakları bir birlik oluşturmanın da ilk adımlarını attılar, zira barışın sürdürülebilir olması için bir birliğe ihtiyaç vardı. Bu anlamda atılan ilk adım ülkelerin ekonomik anlamda aynı çatı altında birleşmeleri oldu. İkinci Dünya savaşı sırasında vahşi yıkımların yaşandığı Avrupa kıtasında artık yeni bir hedef vardı! Herhangi bir kazanç sağlanmayan savaşların yıkıcı etkisi yerine birlik olmanın ekonomik ve politik gücü!
Nitekim siyaset teorisyeni Hannah Arendt, şu an Avrupa ülkeleri olarak bildiğimiz ülkelerin post savaş döneminde birliğe entegrasyonunu savaş sonrası bir bağışlanma ve gelecek için bir umut olarak yorumluyordu.
Peki ‘’Avrupalı’’ olmak, ‘’Avrupa (Birlik) kimliği’’ ne anlama geliyor?
Avrupa kimliği birliğin paylaştığı tarihi, sosyal, kültürel ve siyasal değerler etrafında tanımlanmaktadır. 1973 yılında Kopenhag’da yapılan zirve sonrası yayınlanan deklarasyonda ‘’Avrupalı kimliği’’ resmi olarak üç ana motivasyon çerçevesinde tanımlanmıştır. Bunlar:
Ortak miras ve ortak çıkarlar çerçevesinde topluluğun ulaştığı birlik olma hali.
Birlik ülkesi üyelerin Dünya ülkeleri ile ilişkileri ve bu ilişkilerin sonucunda gelişen sorumluluklar.
Avrupa birleşmesinin dinamik doğasını dikkate almak.
AB’de yaşanan ilk ayrılık olan Brexit sonrasında, Birliğin gerçekten tarihi, sosyal, kültürel ve siyasal değerler ile mi birbirine bağlı olduğu yoksa tamamen ekonomik anlamda mı ifade bulduğu sorularını ortaya çıkarırken ‘’Avrupa kültürü’’ ve ‘’Avrupa kimliği’’ nin hala varlığını koruyup korumadığı ya da her ulusun kendi kimliğinin mi Birliği domine ettiği tartışmaları yeniden gündeme gelmiştir. Popülizmin ve aşırılığın yeniden canlanması, Avrupa Birliği üyesi çoğu devleti etkileyen kimlik krizinin güçlü bir belirtisidir. Brexit Özelikle 2011’de Suriye’de yaşanan iç savaşın ardından yeni yurt aramak için şansını Avrupa’da denemek isteyen göçmenler ve mültecilerin Avrupa’da ekonomik ve kültür farklılığı sorunlarına yol açabileceklerine dikkat çeken bir düşüncenin somutlaşmış örneğiydi. Bu düşünce Avrupa geneline yayılarak sağ popülist partilerin güç kazanmasına ve göçmen karşıtı politikalar uygulamalarına sebep olmuştur.
Gittikçe kutuplaşan Avrupa’da geleceğe dair Birlik olmak adına hiç mi umut yok?
Gittikçe polarizasyonun arttığı, popülist söylemlerin güç kazandığı bir dünyada Erasmus gibi programlarla aşırıcı ve popülist siyasilerin aksine açık görüşlü gençlerin birbirini tanıması, bağlantıda kalması ve ağlar yaratması gelecek için umut vaad edici! Avrupa hakkındaki soruları gençlerin bakış açısıyla değerlendirmek de bu noktada gerçekten önemli, iki farklı AB ülkesinden: Almanya’dan Selina ve Litvanya’dan Greta ve bir diğer potensiyel AB adayı olan Kosova’dan Medina, ile ‘’Avrupa kimliği’’, Avrupa’nın geleceği ve Erasmus programının üzerimizdeki etkileri hakkında konuştuk.

AB içinde yüz ölçümü ve nüfusu az olan ülkelerin Birlik içinde daha az söz hakkına sahip olabileceği ve AB parlamentosundaki temsillerinin diğer büyük ülkelere oranla daha az olduğu tartışması her zaman güncelliğini korumaktadır.
Selina, bir Alman olarak, ülkenizin diğer küçük ülkelere göre daha güçlü olduğuna inanıyor musun?
‘’ Evet, kesinlikle katılıyorum. Büyük Avrupa ülkeleri daha fazla gücü ya da belki de etkiyi ellerinde tutuyorlar diyebiliriz. Buna rağmen Almanya ya da Fransa gibi büyük ülkeler Avrupa’nın tamamını temsil etmiyorlar. Avrupa Birliği, içinde oldukça fazla çeşitliliği barındıran bir birlik ve Almanya bunun sadece küçük bir parçası.’’
Greta peki ya sen AB içinde daha küçük bir ülke olan Litvanya’nın AB içinde yer alan büyük ülkelerdeki vatandaşlara göre daha az söz hakkına sahip olduğunu düşünüyor musun?
‘’ Selina’nın dediği gibi büyük ülkelerin Birlik içinde daha fazla etkinlikleri bulunuyor. Almanya, Fransa ve Brexit öncesi İngiltere’ydi bu ülkelerin AB’yi temsil ettiğini düşündüğünü düşünüyorum. Litvanya olarak bazen kendimizi düşüncelerini söyleme hakkı bulamayan bir ülke olarak görüyorum. Bazı ülkelerin Litvanya’nın AB’nin pir parçası olduğunu bilmediklerini bile düşünüyorum. Litvanya olarak AB’de olmamızın ekonomik anlamda ve daha bir çok anlamda faydası olduğunu düşünüyorum. Daha öncede söylediğim gibi Litvanya’yı Birlik içinde Avrupa’nın büyük bir gücü olarak değilde sesini çok fazla duyuramayan küçük bir ülke olarak görüyorum.’’
AB’nin başka bir potansiyel aday ülkesi ise Kosova, Medina peki ya sen kendi ülkeni AB içinde nasıl değerlendiriyorsun?
‘’ Küçük ülkelerin, gelişmiş ve büyük ülkelere, özelikle büyük nüfuslu ülkelere göre ekonomik ve siyasi alanlarda genelde daha az kapasiteye ve etki doğurabilecek güce sahiptir. Kosova, Avrupa’nın en genç ve en küçük ülkelerinden biri AB’nin lider ülkeleri ile kıyaslandığında, daha az söze sahip olduğunu görüyorum ve Kosova AB tam üyesi olsa dahi bunun değişeceğini düşünmüyorum.’’
Greta sence AB’nin iyi ve kötü yanları neler?
‘’ AB’nin vatandaşlarına sağladığı Seyahat özgürlüğü, AB içinde ürünlerin gümrük vergisine tabi tutulmaması, Birlik olarak ortak değerlere sahip olmamız bunlar iyi tarafları diyebilirim. Ayrıca küçük bir ülke olarak Litvanya, Estonya ve Letonya gibi ülkelerin de bu topluluğun bir parçası olmasının bu ülkeler için oldukça yararlı olduğunu düşünüyorum. Bana göre AB son zamanlarda ortak değerler ile ilgili olarak bir krizin içinde Demokrasinin ve ifade özgürlüğünün önemli kavramlar olduğunu düşünüyorum ama bütün Avrupa ülkeleri için bu kavramlar işlemiyor, örneğin Macaristan’da ifade özgürlüğü son zamanlarda zayıfladı. AB’yi geçmişte tanımlayan kavramlar artık tanımlamamaya başladı. Bana göre AB olarak bu ortak değerleri yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.’’
Selina sen ne düşünüyosun bu konuda?
‘’Bence AB düşüncesinin arkasındaki sahip olduğu değerler ve kavramlar oldukça önemli. Ayrıca Birlik içinde belirli yasaların ve kanunların uygulanmasının faydalı olduğunu düşünüyorum tabi ki bu süreç oldukça karmaşık çünkü daha öncede söylediğimiz gibi AB pek çok farklı ülkeden oluştuğu için örneğin Fransa’da ya da Almanya’da uygulanan düzenlemeler Litvanya gibi görece küçük bir ülke için aynı işlevi göstermeyebilir. Ya da aynı şekilde daha küçük bir ülke için işleyen bir kanun ya da düzenleme daha büyük ülkeler için aynı etkinliği sağlamayabilir, ama hala konsept olarak AB’nin iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum.’’
Peki Selina sana göre Avrupa Birliği’nin sadece ekonomik bir organizasyon mu? ya da AB’nin herkesi birbirine bağlayan da bir yanı var mı?
‘’ Brexit sonrası birlik içinde ekonomik nedenlerin daha öncelikli olduğunu düşünüyorum, Birleşik Krallığın AB’yi artık ortak değerleri paylaşmadığı için değil ekonomik nedenlerle terk ettiğini biliyoruz, yani sonuç olarak ülkelerin AB’de olmasında ekonomi öncelikli bir yer tutuyor.’’
Medina sen ne düşünüyorsun?
‘’ Avrupa Birliği topluluğunun amacı baştan beri ortak pazar, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve kolaylaştırılması olmuştur. AB’nin Siyasi bir topluluğa dönüşmesi yönünde çabalar olsa da bence, bu pek mümkün olmayabilir. AB ülkelerinin içerisinde örneğin serbest dolaşma, ücretsiz okuma veya ortak projelerin yapılması, bu ülkelerin vatandaşlarına bir aidiyet ve güven hissi verdiğini düşünüyorum. Bana göre Avrupa’daki kültürel çeşitliliğinin demokrasi, eşitlik gibi değerlerin altına toplamak büyük bir öneme sahip.’’
Greta, Selina ve benim farklı ülkelerden olmamız dışında ortak bir noktamız var o da Portekiz’in Lizbon kentinde Erasmus yapmış olmamız. Selina peki Erasmus seni daha fazla Avrupalı hissettirdi mi?
‘’ Erasmus beni daha fazla Avrupalı hissettirdi mi emin değilim ama kesinlikle Avrupalı hissediyorum. Erasmus bana özellikle Avrupa’nın ne kadar çeşitli milletlerden ve kültürlerden oluştuğunu gösterdi. Sadece bir Avrupa var ama bunun içinde pek çok farklı kültürler ve ülkeler yer alıyor ve bunun bir parçası olmak ve tüm kültürleri daha iyi anlayabilmek işte Erasmus bana böyle hissettirdi.’’
Peki Greta Erasmus yapmış olmak sana nasıl hissettirdi.
‘’Erasmus sonrası Avrupa’ya daha fazla ait hissettiğimi söyleyebilirim. ‘’Avrupalı’’ demek ne anlama geliyor hala bundan emin değilim. Hangi kriterler bizi ‘’Avrupalı’’ yapıyor? Demokrasi, ifade özgürlüğü gibi Ortak değerleri paylaşıyor olmamız mı? Eğer öyleyse bu değerlere sahip olan ama ‘’Avrupalı’’ olmayan ülkelerde var. O zaman AB’de olmamızdan dolayı mı ‘’Avrupalı’’ diyoruz kendimize? Yine de bu tarz etiketleri doğru bulmuyorum. Erasmus’un bana katkısı, geniş bir bakış açısı ile farklı ülkelerin ve farklı kültürlerin nasıl işlediğini anlamamı sağlaması oldu. Avrupa’nın ne kadar çeşitli olduğunu gördüm bu yüzden ‘’Avrupalı’’ gibi etiketler koymaktansa Avrupa’yı bir kıta olarak düşünerek, aynı kıtada yaşadığımızı, Dinler ve kültürler anlamında çeşitliliğimizi Düşünüyorum.’’
Peki Avrupa Birliği içinde yaşayan vatandaşları tanımlayan ‘’Avrupa (Birlik) kimliği’’ ne anlama geliyor?
Medina bu soruyu şöyle cevaplıyor.
‘’ Avrupa kimliği, sık sık Avrupa’ya entegrasyona ile ilişkilendiriyor. Bana göre, Avrupa sınırları içinde olan, nerden geldiğini fark etmeksizin bir kişi Avrupalı olduğunu hissediyorsa kendine Avrupalı diyebilir. Çoğu zaman Avrupa kimliği Avrupa Birliği ile de eşleşmektedir. Avrupa kimliği farklı açılardan da algılanabilir, kimine göre Avrupa sınırları içinde olanlar Avrupalıdır, diğerlerine göre ise Avrupa Birliğine üye olanlar kendilerine Avrupalı diyebilir, bir diğer görüşe göre Avrupa Birliği Hristiyan Birliği ile eşleşmektedir. Bana göre Avrupalı kimliği Barış, eşitlik, demokrasi gibi kavramları taşıyan Avrupa Birliği ile eşleştirmektedir.’’
Selina Medina’ya katılarak birliğin ortak değerlerine vurgu yapıyor ve ayrıca seyahat özgürlüğünün Avrupalı kimliğinde önemli bir yeri olduğunu belirterek şöyle devam ediyor. ’’Seyahat özgürlüğü AB içinde birbirimize kolayca ulaşabiliyor oluşumuz bizi birbirimize bağlıyor ve Avrupalı kimliği genç, gelişen ve özgür kavramlarını bana çağrıştırıyor. Tabiki bu söylediklerim ideal olanlar pratikte her zaman bu şekilde olmayabilir ama ben Avrupalıyım dediğimde kast ettiğim bu düşünceler.’’
Greta ise Litvanyalılar için Avrupalı olmanın önemli olduğunu belirtiyor ve ifade özgürlüğü gibi ortak değerlerin Avrupalı kimliğini tanımladığının altını çiziyor ve şöyle devam ediyor ‘’Kendi ülkem adına konuşacak olursam 17 yıl boyunca Sovyetler Birliği işgali altındaydık ve o dönemde Sovyet ülkesi olarak biliniyorduk, 30 yıl önce bağımsızlığımızı kazandık ve bizim için Avrupalı olmak gelişmeye devam eden bir ülke olmamızı ve özgürlüğümüzü ifade ediyor.’’
Peki Greta AB’nin geleceğini nasıl değerlendiriyorsun sence bir gün Birlik dağılacak mı?
‘’Umarım öyle bir şey olmaz ve olmayacağı konusunda iyimserim, Avrupalılar olarak bir araya gelip Brexit ile gündeme gelen sorunları çözmemiz gerektiğini düşünüyorum. Birleşik Krallık AB’nin bel kemiğiydi. Şu anda AB’nin liderliğini yeniden tanımlamalıyız.’’
Selina bu konuda Greta’ya katıldığını belirterek AB’nin devamlılığı konusunda iyimser olduğunu ifade ediyor ve şunları söylüyor ‘’ AB üyesi olan ülkeler için işleyebilecek yöntemler düşünülmeli ve hiçbir ülke birlik içinde geride kalmış hissetmemeli.’’
Medina, Brexit sonrası Avrupa’da yeni bir yol haritasına ihtiyaç olduğunu belirtiyor ve ekliyor ‘’ AB’nin kurucu üyelerinden biri olan İngiltere’nin birlikten ayrılmak istemesi hepimizi düşündürdü. AB topluluğunun daha başarılı olabilmesi ve gelecekte varlığını sürdürebilmesi için belki de yeni adımlar atması gerekiyor.’’
Peki Medina son soru olarak eğer AB’de bir şeyleri değiştirebilecek olsaydın neleri değiştirirdin?
‘’ AB’nin siyasi birlik olma çabalarını azaltmasını, daha çok ekonomik, ortak sosyal, güvenlik, çevre sorunlara yöneltmesini ve Avrupa içerisinde gelişmekte olan ülkeleri daha çok teşvik etmesini isterdim.’’
Greta ise AB’nin diğer ülkelere yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı konusunda alınacak kararların oy çokluğuna göre değil de oy birliğine göre alınmasını eleştiriyor ve bunun değişmesini istediğini belirterek şöyle diyor ‘’ Güney Kıbrıs’ın karşı oyu nedeniyle Avrupa Birliği’nin Belarus’a yaptırım kararını engellemesi Belarus’taki insan hakları ihlallerine yönelik herhangi bir yaptırım uygulanmaması bize şunu gösteriyor AB üyesi olan bir ülke bile yaptırım kararına karşı oy kullanıyorsa o hükümete yaptırım uygulanamıyor burada bir dengesizlik olduğunu düşünüyorum.’’
Brexit AB değerlerini yeniden sorgulamamıza, topluluğun öncelikli olarak değerler etrafında toplanmış olmasından ziyade Birliğin ekonomik yönünün üye devletler için önemine dikkat çekmiştir. Bu anlamda AB içinde değerlerin yeniden gözden geçirilmesi ve belkide reformların yapılmasıyla her üye için işleyen bir birlik olması AB’nin devamlılığı için hayati derecede öneme sahiptir.
Kaynakça
- https://www.eurozine.com/what-hannah-arendt-can-tell-us-about-european-integration/#
- http://aei.pitt.edu/4545/1/epc_identity_doc.pdf
