BRANDDAY

Tarafsız, yorum-haber ve analiz.

Nedir bu ‘’GAP Year’’

9 dakika okuma süresi

‘’GAP Year’’ yani eğitime ara verilen yıl, Avrupalı pek çok genç öğrenci liseden mezun oldukları yılın ertesinde bir ya da iki yıl kendilerini keşfetmek, hayattan ne istediklerini anlamak, bakış açılarını geliştirmek ve farklı bir ülkede yaşamı, kültürü deneyimleyebilmek için farklı ülkelere gönüllü olarak ya da iş bularak seyahat ediyorlar. Lise sonrası verilen bu boşluk yılı kişiyi konfor alanından çıkarıyor ve deneyimsel öğrenmeye öncelik veriyor. Gap yılı için (Gap year Associations) Gap Yılı Derneğinin programları mevcut olduğu gibi bu yıl bireysel olarak ta planlana biliyor ve ben daha önce Gap yılı yapan kişilerle konuştuğumda da daha çok kendilerinin bu yılı planladıklarını öğrenmiştim. Gap Yılı Derneğinin 2020 yılında hazırlamış oldukları raporda Gap yılı yapan kişilerin en büyük motivasyonlarının hayat deneyimi kazanmak, kişisel olarak kendilerini geliştirmek, seyahat ederek dünyayı görmek ve kültürleri deneyimlemek için yaptıkları belirtilmiştir. Karl Haigler yaptığı araştırmada Gap yılının üniversiteye gitmeden önce tercih edilmesinin en yaygın sebebinin lisedeki rekabetçi eğitim sistemi sonrasında yaşanan tükenmişlik hissi ve gençlerin kendilerini tanımak isteme arzusu olduğunu ortaya koymuştur.

GAP yılını planlamak verim için önemli!

Gap Yılı Derneğinin raporuna göre Gap yılı yapan kişilerin %71’i yeni durumlara daha kolay adapte olduklarını, %66’sı beklenmedik zorluklarla başa çıkabilmeyi öğrendiklerini, %66’sı kendilerinden farklı insanlarla çalışma konusunda kendilerini geliştirdiklerini belirtmiştir.

Gap yılından en iyi şekilde verim alabilmek için bu yıl içinde ne keşfetmek ve ne öğrenmek istediğinize dair plan yaparak yeteneklerinizi ve ilgi alanlarınızı Gap yılınızı planlarken göz önünde bulundurmanın bu yılı geçirmenin faydalı olacağı tavsiye ediliyor. Belli bir odağı olmayan amaçsız bir Gap yılının, herhangi bir olumlu sonuç sağlama olasılığının düşük olduğu belirtilmektedir.

Neden Türkiye’de GAP yılı diye bir şey yok

Bu fikri ilk duyduğumda o kadar şaşırmıştım ki, “neee lise bitti! Ve ben üniversiteye girmeden gidip başka bir ülkede bir çiftlikte ya da kahvecide çalışacağım, eğitimime devam edip iş hayatına adım atmaktansa bana bir şey katmayacak işlerde mi çalışacağım?” İlkokuldan beri Türkiye de genelde şöyle bir düşünce hâkim, meslek lisesine tembeller gider eğer iyi bir gelecek istiyorsan liseden sonra iyi bir üniversite kazanmalı ve iyi bir iş bulmalısın! Sonra üniversiteden mezun oluyoruz ve aslında asgari ücretle, bazen sigortasız bazen de asgari ücretten bile düşük bir ücretle işe başlayacağımızı öğreniyoruz.

Liseden mezun olup üniversiteye giriş sınavına çalıştıktan sonra kendimizi başka bir maratonda üniversite de buluyoruz. Liseden mezun olduktan sonra mezun olarak kalıp bir sene daha Üniversite sınavına hazırlanmak gibi bir seçeneği başarısızlık olarak algılıyoruz. Sanki lise biter bitmez Üniversiteye gidemezsek hayatımız çok kötü olacak gibi, ama aslında lise gibi gerçekten çok yorucu bir maratondan çıkmışız yıllarca okula gitmişiz ve aslında hayatta ne istediğimizi ne olmak istediğimizi henüz bilmediğimiz, kişisel farkındalığımızın olmadığı bir dönemde ilgi alanımıza yakın gelen bir bölümde kendimizi okurken buluyoruz. Türkiye’de bağımsız olabileceğimiz tek yer üniversite! Belkide bu yüzden pek çok genç çözümü üniversiteye gitmekte buluyor. Bireysel olmayı kişisel kararları almayı, hayatımızı tayin edebilmeyi bilmiyoruz. Çünkü bu bize öğretilmedi. Üniversiteye gittiğim süreçte üniversiteyi bitirip mezun olan pek çok arkadaşımın bitirdikleri lisans programından memnun olmayıp bir lisans daha bitirdiklerine şahit oldum ve bende onlardan biriyim tek farkla ben başladığım lisans programını bitirmeyi düşünmeden bıraktım ve bana daha uygun olacağını düşündüğüm farklı bir bölüme ve üniversiteye geçiş yaptım. Aslında Türkiye’de pek çok insan için Gap yılı bir lisans bitirmeye eş değer gibi geliyor. Türkiye’de adeta ayıplanacak ya da ne gereği var ki denilecek bir eylem aslında Gap yılı.

GAP yılı Türkiye’de kabul görür mü?

 Yaşıtların kariyer yaparken, Üniversitesini bitirirken sen ne yaptın? yeni kültürler tanımak için seyahat ettim, kendime yatırım yaptım! Bu cevap Türkiye de pek kabul görecek bir cevap değil gibi geliyor bana. Gap yılı yapmak isteyen Türkiyeli gençlerin önünde başka bir engel ise Türk pasaportunun Avrupa ülkelerdeki pasaportlarla karşılaştırıldığında vizesiz erişim sağlanabilen ülkelerin azlığı, örneğin Türkiye pasaportu Almanya pasaportu ile karşılaştırıldığında 52 ülkeye vizesiz, 103 ülkeye ise vize alarak giriş yapabilirken Alman pasaportu 100 ülkeye vizesiz giriş yapabilirken, 63 ülkeye vize alarak girebilmektedir. Ben Gap yılı yapmadım ama Erasmus programına katılmadan 4 ay önce sezonlu bir işe girerek çalıştım ve bir miktar para biriktirdim ne de olsa Erasmus hibesi Uçak bileti ve vize için çeviri yapılması gereken evrakların bedelini karşılamıyordu. Gap yılı yapmanın da sanıyorum benzer anlamda ekonomik zorlukları olacaktır. Bu yüzden gönüllü olarak sivil toplum kuruluşlarında çalışmak, hostellerde çalışmak gibi seçilen programların iyi araştırılması ve ekonomik anlamda hazırlıklı olunması gerekebilir.

Brezilya’da Hostel de çalışarak GAP yılı yapmak

Gap yılı yalnızca lise sonrası değil aynı zamanda Üniversitenin bitiminde ya da bazı zamanlarda belli bir işte bir süre çalıştıktan sonra oluşan tükenmişlik sendromuna da bir çare yapıldığına şahit oldum, Gap yılını daha iyi anlayabilmek için kendi Gap yılını bireysel olarak planlayan Sinan Ummak ile sohbet ettim. Kendisi Portekizcesini ilerletmek, Brezilya kültürünü daha iyi tanımak ve orada bir süre yaşayabilme deneyimini elde etmek için Rio’da bir yıl boyunca Selina isimli hostelde çalıştı. Sinan’ın deneyimi klasik Gap yılı olarak bildiğimiz Üniversite öncesinde yapılan şekilde değildi. O Üniversite mezuniyetinden yıllar sonra yaptı bu seyahati.

Bu deneyim sana kendinle ilgili bir şey öğretti mi? Öğrettiyse ne öğrendin?

‘’Yapmak istediğim ama geçiştirdiğim şeylerin üstümde bir yük olarak kaldığını fark ettim. Başlamak gerçekten de bitirmenin yarısıymış. Ben çok ani bir kararla bu seyahati yaptım. Daha önce Brezilya’ya 2012 yılında gitmiştim daha sonrasında bir gün tekrar oraya dönme isteği içimde hep vardı. İki senedir aklıma olan ve ertelediğim bir seyahatti. Almanya’ya taşınmak üzereyken bu kararımdan vazgeçip Brezilya’ya gitmeye karar verdim. Bu seyahati yapmaya karar vermek bile bana Başlamak için ilk adımı adım atmanın önemini tekrardan hatırlattı diyebilirim.’’

Bu yıl sırasında ne gibi zorluklarla karşılaştın? Bu zorlukların üstesinden nasıl geldin?

‘’Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Brezilya’ya ulaşır ulaşmaz iki hafta boyunca Selina isimli hostel’de kaldım. Hostelde çok sosyaldim, kaldığım hostelde resepsiyonda çalışan kişiye özgeçmişimi bıraktım ve sürekli bende acaba gönüllü olarak burada çalışabilir miyim diye sordum. Gönüllü olduktan sonra diğer gönüllüler ile birlikte bir odada kalmaya başladım. Oda oldukça düzensizdi kişisel dolaplar yoktu her yerde eşyalar vardı. Ben sabah vardiyasında çalışırken gece vardiyasında çalışanlar gece geç saatlerde odaya gelip gürültü yaptıkları için iyi bir şekilde uyuyamıyordum. Kaldığım odada klima gece boyu açıktı ve bende daha sonra alerjim olduğunu anladım sürekli öksürmeye başlamıştım.

Brezilya’da tek olmak beni zorlayabilirdi daha öncede Brezilya’ya geldiğim için tanıdığım ve hala bağlantıda olduğum insanlar vardı ve ben görünüşümden dolayı bir turist gibi dikkat çekmiyordum hatta beni Brezilyalı sananlar bile olmuştu.’’

Brezilya kültüründe seni şaşırtan ilginç bulduğun durumlar nelerdi? kültür alışverişi sana neler öğretti?

‘’ Şehre varır varmaz etrafımdaki insanlar beni hırsızlıklar konusunda uyardılar ve telefonumu elimde ya da cebimde taşımak yerine iç ceplerimde taşımamı tavsiye ettiler. Brezilya’da kadınlar paralarını göğüslerinin arasına, telefonları ise pantolonların iç tarafına koyarlar ve genelde kimse yanında nakit para taşımaz, Brezilya’da ilk günlerimde örneğin telefonumu görünür bir yerde tutarsam ya da telefon askısı ile taşırsam telefonumun çalınma ihtimalinin olmasına çok şaşırıyordum fakat daha sonra bu durumların hırsızları provoke ettiğini anladım. Hostel de çalıştığım zamanlarda pek çok hırsızlık olaylarına şahit oldum. Beni başka şaşırtan şey ise Brezilya’da ırkçılığın gözle görülür şekilde olmasıydı. Polislerin siyahilere kötü bir şekilde muamele ettiğini gördüm. Brezilya etnik anlamda oldukça çeşitli milletten insanları barındıran bir ülke, koloni döneminde Afrika’dan fazlaca kölelerin götürüldüğü bir ülke olmuş daha sonra kölelik yasaklanınca ise tarım alanında çalışmak için Avrupa’dan ve Asya’dan göç almış. Başka şaşırtıcı şeyde Şehirde çok fakir yerler ve sahile yakın oldukça lüks sitelerin yan yana olmasıydı sitelerde yaşamak oldukça lüks ve pahalıyken fakir bölgelerde çok fakir olması, aradaki uçurumu gösterdi bana. Brezilyalılar eğlenceye çok önem veriyor en fakiri de eğleniyor en zengini de örneğin Rio’da sahile uzak yerlerde yaşayan insanlar bile kendi buz dolu kutularının içine biralarını koyup sahile geliyorlardı. Sahile yakın küçük büfeler daha fazla satış yapabilmek için dükkanlarının önüne hoparlörlerini koyup müzik açıyorlardı ve herkes bu büfelerin önünde içeceklerini alıp dans ediyordu.

Brezilya’nın bana en büyük katkısının ise Brezilya’da kaldığım 9 ay boyunca Portekizcemi geliştirmem oldu, hostele gelenlerin giriş ve çıkışlarını bazı zamanlarda Portekizce konuşarak yaptım ve Türkiye’ye döndükten sonra çocuklar için Portekizce başlangıç dersi vermeye başladım.’’

Şimdide işin finansal kısmına gelelim, Brezilya’ya gitmeden önce ne kadar paran vardı? Hosteldeki çalışma şeklinden bahseder misin?

‘’Brezilya’ya gitmeden önce cebimde 1.000 Real param vardı yani 182 dolar, dışarıda yemek yemek istersem 20- 30 real arası para ödüyordum. Hostel de Almanca ve İngilizce ve birazda Portekizce bildiğim için Resepsiyonda çalışıyordum. Beş gün çalışıp iki gün izin yapıyordum. Selina’da gönüllük yaptığım sırada bana 6 kişilik bir odada kalma hakkı ve öğle ve akşam yemeği veriliyordu. Daha sonrasında pandemi başlayınca Selina’dan ayrıldım ve vegan yemekler yapan birsinin yanında gönüllük yaptım onlarda bana yemek ve tek kişilik oda verdiler.’’

Böyle bir deneyimi yaşamak isteyenlere önerilerin neler olurdu?

‘’Gidecekleri şehri gitmeden önce araştırmalarını öneririm. Daha önce hiç gitmedikleri bir ülkeye gidenler için tavsiyem workaway gibi platformları kullanarak gönüllü fırsatlarını tercih etmeleri olur. Eğer o siteleri kullanmadan bir hostelde çalışmak isterlerse de bir hostele gidip önce orada kalıp daha sonra oradayken gönüllü başvurusunda bulunmaları ve etraftaki hostellere giderek özgeçmişlerini bırakmaları daha etkili olacaktır, benim çalıştığım hostelin mail adresine çok fazla gönüllük başvurusu geliyordu ama dikkate alınmıyordu bu yüzden bizzat gidip gönüllü olmayı istemek sizi gönüllü olarak kabul etme ihtimallerini arttıracaktır. Uçak paranız ve iki hafta kendinizi idare edebilecek paranız olursa gönüllü bir iş bulana kadar rahat olabilirsiniz.’’

Yurtdışında gönüllük fırsatları hakkında yararlanılabilceğiniz web sitesileri için linke tıklayabilirsiniz:

Workaway

Wwoof

Helpx

Idealist

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir